Ortaya karışık: Devrik ve savruk
Ne çuval mızrağı kabul etti içine, ne mızrak girebildi ucu sökülmüş, kenarları yeşil renkli naylon iplerle yamanmış, hoyratça kullanılıp bir kenara atılmış o eski çuvala.
“Ayışığını bile çaldılar,” diyordu biri. “Yoksa yılın bu vaktinde karanlık olur muydu hiç geceleri?”
Abartılı da olsa, bir şeylerin değiştiğine ve bu işte de birilerinin parmağı olduğuna inanıyoruz. Belki de sadece inanmak istiyoruz, ya da bütün kızgınlığımızı üzerimizden atmak için bir suçlu arıyoruz.
Ayağımız taşa çarpsa, ayağımıza sövemeyiz ya! Taşın da canı yok ki sövmekten anlayacak. Etrafta kim varsa, o an aklımızdan kim geçerse hedef olur nihayetinde, elbet ararız bir suçlanacak.
Suçlunun yanında yandaş, masumun yanında kardeş, zalimin yanında kalleş olur; kimse bir şekilde yalnız kalmaz. Yani üstlenilmeyen kabahatin zanlısı çoktur. Aslında, iyi şeylerin mutlaka sahibi bulunur da tam orta yerde duran kötüyü kimse yanına almaz.
Sevmediğimiz birçok şey başkaları tarafından beğenilir, bizim çöpe layık gördüklerimiz el üstünde tutulur, değerlenir. Kimisi başucunda bulundurur, kimi dalgasını geçer, geyik yapar eğlenir. Nihayetinde en azından bir âna eşlik eder, hasbelkader, keyfe keder, vesair...
Köşeyazıları yazmak, siyasete dair mevzuları eşelemek de bıçak sırtı bir durumdur, o kadar yumuşak bir girişten sonra asıl mevzuumuz da budur.
Ne tuhaf bir eylemdir yazmak. Konuşurken aklına gelmez, yazarken fikirlerin ve sözlerin bitmez tükenmez. Okundukları kadar değerlenen cümleler, sahiplenildikçe benimsenir ve içselleştirilirler.
İyiyi yazan yandaş olur, kötüyü yazan muhalif ya da anarşist. Eleştirilmeyen yazı yoktur, sırf sanat için yazılanları dahi mutlaka yerin dibine sokan olur.
O yüzden ben bu aralar, suya sabuna dokunmayan cümleler kuruyorum; sürrealist yazılarla bir nevi kendimi avutuyorum. Aslında hayata dair söyleyecek çok lafım, toplumsal fikirlerim de var benim. Bir fikrin her zaman bulunur karşı tarafı, kusursuz kitap bulamazsın dolaşsan da bin sarrafı.
Her yazı da kişiye has, yani özneldir kanımca. Okuyanın fikrine göre değişir anlam, metnin içeriğine tasvirler karışınca.
Çünkü herkesin zihninde canlanan birebir aynı değildir, yaşanan tecrübelerle sabitlenir kavramlar ve yaşanılan ânın bağlamına göre değişir manalar.
Toplumsal bir olayı yorumlamak, bulunduğunuz konuma göre değişir. Tok açın halinden anlamaz, zengin ise fakirin. Ortadaysanız memnunsunuzdur vaziyetinizden, zerresi bulaşmaz elinize siyasi gündemdeki tozun kirin. Konuşacak çok şey de yoktur gerçekte, çünkü bozulmasını istemezsiniz keyfinizin.
Velhasılıkelam, başlangıç yazıları belki de en zor olanıdır bu işin, söze nereden, nasıl gireceğini bilmek lazım ve ne zaman biteceğini akıp giden kelimelerle sergilemeye çalıştığınız nümayişin.
Güzel günlerde, mutlu anlarda yeniden görüşmek dileğiyle mevzuyu bitiriyorum burada, öyle okuyup geçmek olmaz, mümkünse aşağıya yorum yazın arada.