Bu Şehir Daha Büyük Dünyadan
Hani derler ya “dünya küçüktür” diye, oysa aynı şehirde yaşayıp her gün binlerce insanla karşılaşıp, görmek istemediğin kadar insanı görüp bir tek onu görememek, bir tek onunla karşılaşamamak nasıl bir denklem?
O kadar insan arasında arıyorum seni, gözlerim gözlerini arıyor, sessizce sağa sola bakıyorum, “herkes burda, o neden yok” diye isyan ediyorum. Tanrım, bu kadar gereksiz insanı buraya neden topladın? Neden o yok?
Nasıl bir olasılık kanunudur? Nasıl bir şanssızlıktır ki peşinizi bırakmaz, onca insanla yan yana yürürsünüz de bir tek onunla denk düşmez ayaklarınız. Bu kadar insan nasıl olur da o köşeden çıkıp gelirken, bir tek o gelmez.
Şimdi köşeden gülümseyerek gelsen, tamam, “kusura bakma, geciktim” demeni de beklemiyorum. Önemi yok beklenen zamanın, gelmen tüm zamanı durdurur. O anki mutluluk bir ömre yeter.
Onlarca insanla aynı durakta, aynı otobüsü beklerken, o bilinmeyen bir yere gider. Tren garı yolcularla doludur, gemilerden iner telaşlı yüzler, bir onun tedirgin siması eksiktir.
Şimdi hangi durakta bekler o? Nereye bilet aldı? Hangi şehir onun ayaklarına seriliyor? Hangi istasyonda mola verir? Bi' bekleyeni var mı? Bilmediği duraklarda beklediğimi bilmiyor.
Neden sinemadaki o yan koltuğa bilet alan kişi o olmaz?
Hangi filme ağlıyor şimdi ya da hangi sahne daha komik, yanında kim var, tanrım, hangi sinemadan ele ele çıkacak biriyle?
Neden bir mağazada ürün seçerken aynı ürüne yabancı eller uzanır da onun eli uzanmaz.
Şimdi bu elbise ne çok yakışırdı ona, işte en sevdiği renk ve bu ayakkabılar nasıl yakışırdı zarif bileklerine.
Gittiğiniz konserde, karşılaşılan binlerce tanımadığınız yüzde sadece onun yüzü eksik kalır.
İşte onun şarkısı bu, tanrım, neden yanımda değil, neden birlikte eşlik edemiyorum? Bunca tanımadığım insanla hep bir ağızdan söylerken aynı şarkıyı, neden onun dilinde başka şarkı?
Nasıl bir paradoks, ne tür bir olasılıksızlık kanunu bu?
Bana kalırsa, ya “dünya küçüktür” söylemi büyük yalan
ya da yaşadığımız bu şehir daha büyük dünyadan?