İstanbul
AÇIK
22°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

İnsan Neyle Yaşar?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
İnsan Neyle Yaşar?

Lev Nikolayeviç Tolstoy tarafından 1885 yılında yazılan İnsan Neyle Yaşar?, kısa hikâyeler derlemesi; yazarın hayata, dine ve insan ilişkilerine olan bakış açısını açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Seçkin bir çevreye mensup olmasına rağmen ihtiyacından fazlasını istemeyen Tolstoy, hayatının büyük bir kesimini kırsalda geçirmiş ve köylü hayatı yaşamıştır. Bu sebeple kırsal hayatın zorlukları, istekleri ve insan ilişkileri hikâyelerinin ana konusudur.

İnsan Neyle Yaşar?’daki “Kıvılcımı Söndürmeyen Ateşi Zapt Edemez”, “Mum”, “Kızlar Büyüklerden Akıllıymış”, “İnsana Çok Toprak Gerekir mi?” ve “İlyas” adlı 6 hikâyeden oluşan bu öykü derlemesi, mekân ve kişi değişse de “sevgi” ve “bağışlama” üzerinde durmaktadır. Bunun yanı sıra “kötülüğü görmezden gel” ve “ilahi adalete güven” mesajları veren hikâyeler, büyük bir karmaşanın sonunda huzura kavuşan insanları tasvir etmektedir.

“Her insanın kendisi için kaygılanarak değil, sevgiyle yaşadığını öğrendim.”

Hikâyelerden kısaca bahsedersek; kitaba adını da veren –ki benim en sevdiğim hikâye– “İnsan Neyle Yaşar?”, maddi zorluklar yaşayan (ve belki de asla bu konuda yüzü gülmemiş) ayakkabıcı Semyon ve karısı Matryona'nın, dondurucu soğukta çırılçıplak bir şekilde buldukları adamı evinde misafir etmesiyle başlar. Bir parça daha ekmek bulmak onlar için zorken başka bir insana daha bakmak imkânsızdır, ancak bir şekilde yıllarca yaşarlar.

“İnsanda ne var?”, “İnsana ne verilmemiştir?”, “İnsan neyle yaşar?” sorularına cevap arandığı bu hikâye, birçoğumuzun göz ardı ettiği ya da bunu belli koşullara bağladığı bir kavramı bize hatırlatmaktadır: Sevgi.

“Seven insan Tanrı'nın, Tanrı da onun içindedir, çünkü Tanrı sevgidir,” diyen Tolstoy, insanın neyle yaşadığını bizlere açıkça söylemektedir.

“Ivan Şçerbakov babasının dediklerini, Tanrı’nın emirlerini asla unutmuyordu: ‘Kıvılcımı söndürmeyen ateşi zapt edemez’di.”

“Kıvılcımı Söndürmeyen Ateşi Zapt Edemez”, çiftçilik yapan iki komşunun hararetli ve artan kini üzerine kuruludur. Vaktiyle babalarının dostluk içinde yaşadığı bu iki aile, bir yumurta yüzünden büyük bir kavgaya tutuşur. Ailenin en büyüğünün öğütlerine rağmen asla barışma taraftarı olmayan Gavrilo ve Ivan, birbirlerine kötülük yapmak için her türlü hileye başvurur. Daha da kötüsü, aileler de bu savaşa dahil olur. Hakaretlerin eksik olmadığı ortamda büyüyen çocuklar da ailelerinden gördüğünü yapar. Yani her bakımdan huzursuz ve sağlıksız bir ortamdır. Bir şekilde huzur elde edilir, ancak bu zamana kadar geçen süre, iki taraf için de oldukça yıpratıcıdır.

Yine benzer bir konuya sahip “Kızlar Büyüklerden Akıllıymış” hikâyesinde de anlık öfkelerin sebep olduğu bir düşmanlık anlatılmaktadır.

“Kötü bir insanı öldürünce kötülüğü de yok ettiğini sanırsın, sonra bir bakarsın ki yok ettiğini sandığın kötülükten daha beteri senin içinde büyüyor.”

Derebeylik zamanlarında geçen hikâyede, beyin hırslı kâhyasının işçilere çektirdiği zulümden bahsedilmektedir. Bu doyumsuz kâhya; işçilerin insan olduğunu unuturcasına onlara işler verir, fakat işler bitse de asla memnun olmaz. Bu zulme daha fazla dayanamayan işçiler, kâhyayı öldürme planları kurar.

Kendinizi, “kötülüğe bu şekilde son vermek insanı iyi biri yapar mı?” ikileminde bulduğunuz bu kısa hikâye, Tolstoy'un diğer hikâyeleri gibi kötülüğe rağmen iyilik anlayışının güzel bir temsilidir.

“Uşak küreği aldı, tam Pahom'a göre bir mezar kazdı: Üç arşınlık toprak parçası yetti Pahom'a.”

Son olarak, aynı şekilde benzer konulara sahip “İnsana Çok Toprak Gerekir mi?” ve “İlyas” hikâyeleri, varlıklı olmanın mutluluğa olan etkisine odaklanmaktadır.

Bir yanda biraz daha toprağı olsa mutlu olacağına inanan Pahom, diğer yanda da bütün varlığını kaybetmiş yaşlı bir çift... Pahom'dan doyumsuzluğun sebep olacaklarını öğrenirken, yaşlı çiftten de tüm malını kaybetmiş olmasına rağmen yüzünden gülümsemeyi eksik etmemenin sırlarını okuyoruz.

Hikâyeler genellikle “zenginlik mutluluk getirmez” ve “sana kötülük yapılsa bile ona direnme ve iyi biri olmaya çalış” mesajlarını vermektedir.

Kimilerine göre bu, doğallıktan uzak, zorlama bir iyi niyet gibi gelebilir, ya da Tolstoy'un sadece dini öğretileri okuyup yazdığı düşünülebilir. Eklemem gerekir ki Tolstoy, mektuplaşmayı seven birisiydi ve mektuplaştığı insanlardan biri de Gandhi'ydi. Zengin bir çevreden olmasına rağmen kırsalda yaşamayı tercih eden ve Gandhi'yle mektuplaşan birinden söz ediyoruz. Yani bu, onun hayat tarzı. Her insan gibi ihtirasları olan Tolstoy'un da bu hayat tarzına uymayan birtakım davranışları olabilir, ne var ki asıl mesele, kendini bu hayat tarzına adamak istemesidir.

Uzun lafın kısası, bu hikâyelerin arka planında uydurulmuş bir iyilik timsali yerine gerçekten bunu yapmak isteyen bir adamın imzası var gibi görünüyor. Yine de itiraf etmeliyim ki ben, tamamen bu düşünce yapısında olan biri değilim. Kötülük, hak ettiği cezayı yasal yollardan almalı. “Allah'ından bulsun!” yaklaşımı pek bana göre değil.

Ama Tolstoy'un üzerinde durduğu “bağışlama” davranışı, gerçekten de kişinin kendisine yapabileceği en büyük iyiliklerden biri olsa gerektir

 Eğer kısa ve dingin bir kitap okumak istiyorsanız İnsan Neyle Yaşar?'ı size gönül rahatlığıyla tavsiye ediyorum. Kitapta kendinizi bulsanız da, bulmasanız da ayırdığınız zamanın heba olmayacağı kanaatindeyim.

Kitabı okumuş olanlarla yorumlarda buluşmayı, henüz okumamış olanlara da keyifli bir okuma diliyorum.

 

e-posta: [email protected]

Yorumlar
Z
Zehra 1 hafta önce
Tolstoy da Dostoyevski de dindar mıydı acaba? Bu Hıristiyan ahlakı... Niye bağışlayalim ki?
BEĞENME
1
CEVAPLA