İstanbul
AÇIK
22°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Neydiney.com.tr Kim Kimdir Zamanın kıskacında | Alparslan Bozkurt kimdir?

Zamanın kıskacında | Alparslan Bozkurt kimdir?

Zamanın kıskacında | Alparslan Bozkurt kimdir?

Alparslan Bozkurt, İstanbul doğumlu. Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü mezunu.

Hürriyet Gösteri, Patika, Berfin Bahar, Mor Taka, Şair Çıkmazı, Kül, Kitapçı gibi çeşitli kültür-sanat ve edebiyat dergilerinde şiir ve denemeleri yayımlandı.

2021 yılında Fihrist Kitap etiketiyle çıkan ve okuyucular nezdinde büyük ilgi gören distopik romanı ‘dİSTopya’nın ardından, 2023 yılında ‘Ve Tanrı Öl Dedi İnsana’ adlı bir de deneme kitabı yayımlandı.

Yazma uğraşını Edebiyat Postası adlı kültür-sanat sitesinde sürdüren yazar, ayrıca sinemacı, müzisyen ve ressamlarla yaptığı söyleşilerle de bilinmektedir.

‘DİSTOPYA’ ROMANI NE ANLATIYOR?

Alparslan Bozkurt’un 2021 yılında yayımlanan romanı ‘dİSTopya’, İstanbul’un yakın geleceğini anlatan bir “içekapanma” hikâyesi.

Yayımlandığı günden bu yana edebiyatseverlerin gündeminden hiç düşmeyen bu romanda yazar, İstanbul’un "kanal" ile yarılmasıyla birlikte kurulan iki farklı dünyayı anlatıyor: Bir yanda lüks ve safahat içinde yaşayanlar, gökdelenler, rezidanslar; diğer yanda açlık ve sefalete mahkûm edilmiş, virane, izbe yapılarda olanlar…

“Kanal”ın sadece mimari açıdan değil, aynı zamanda insanların yaşamını da ikiye böldüğü bu sıradışı hikâyede, kentin yoksul kesiminin yaşadığı bölgede varoluşun anlamını içine kapanarak bulmaya çalışan bir adamın izlenimlerine tanık oluyoruz.

Kentin yollarında, anacaddelerinde ve ara sokaklarında insanlar arasında adeta bir gölge gibi dolaşan bu adamın şiirsel bir dille aktarılan hikâyesinde, benzer bir ikiye bölünmüşlükle, yer yer fantastik öğelere de yer verilen ilginç bir cinayetin izlerini sürüyoruz.

DİSTOPYA’YA GİRİŞ…

Anlamadığım bir dehşetin kurbanı olmuştum. 

Ötekiler gibi unutmayı denediğim veya hatırlamak istediğim, fakat bir türlü beceremediğim iyi ya da kötü bir hikâyem yoktu benim. Zamanı, şu ânı kaybetmiştim ben. Bir hikâyemin olabileceği ihtimalini tamamen göz ardı edip belki onun varlığının farkına bile varamadan, ardımda bırakmıştım.

Farkına varamayışım onun mu, yoksa benim mi yokluğumun bir sonucuydu, bilemiyorum.

Uyurgezer bir haldeydim.

İçinde bulunduğum durumu tam olarak karşılamasa da bu kesinlikle iyi bir tarifti. Pek çok şey yapıyor, pek azını hatırlıyordum. Tutarlı bir bütün oluşturamıyordum kendimle ilgili. Belirsiz, uçucu bir zihnin parçalarını birleştirmek hiç kolay değildi. Güvenilir olmaktan çok, kaygı vericiydim. Korkutucu, tekinsiz, gri bir alandaydım. Kişisel felaketimin karanlık gölgesi bütün bir boşluğa yayılmıştı.

Günlerdir devam eden çöl sıcakları yerini yağmura bırakmıştı. Su da ateş kadar can sıkıcıydı. Yağmur yağıyordu ve daha uzun süre yağacak gibiydi.

Arada şiddetini artıran rüzgâr, insanları sağa sola savuruyordu. Çatısı hasar gören evlerin, devrilen ağaçların, kırılan şemsiyelerin, kaçışan sokak hayvanlarının fotoğrafları vardı gazetelerde. Sel sularının onlarca can aldığı haberleri geçiliyordu radyoda. Kentin değişik noktalarında yaşanan su ve elektrik kesintileri, küçük çapta bir göç hareketi başlatmış durumdaydı.

‘VE TANRI ÖL DEDİ İNSANA’ NE ANLATIYOR?

Alparslan Bozkurt’un geçtiğimiz yıl yayımlanan deneme kitabı ‘Ve Tanrı Öl Dedi İnsana’ ise, kutsal metinlerden hareketle kâinatın 7 günde yaratılma serüvenine odaklanıyor.

Zaman ve mekânın kıskacına alınmış insanlığın acılar ve yoksullukla sınandığı, yalnızlık ve ölümlerle örselendiği bir yaşamda, varlığın ve var olmanın anlamı da bu kez karşımıza, Tanrı’yla konuşmalar biçiminde çıkıyor. Ne var ki bu konuşmalar, denemeci ile Tanrı arasında bir çeşit sohbet havasında ilerlemiyor; denemeci, bizlere kâinatın yaratılışını günü gününe verirken, daha çok bilinç akışı tekniği ve iç monologlar aracılığıyla kâh Tanrı’ya öfkelenen-sorgulayan, kâh yakaran-soru soran bir dil kullanıyor.

Yazarın şiirsel üslubunu yine ustalıkla sergilediği kitabın ikinci bölümü Ophelia, 3. bölümü Delinesir, 4. bölümü “Memento Mori” / “Ölümü Hatırla”, 5. bölümü Düşkıran, son bölümü ise Nilgün Marmara’ya hitaben yazılmış Nilgün’den oluşuyor.

YARATILIŞIN 3’ÜNCÜ GÜNÜNDEN…

Çocukluğum kardeşim benim; dünyayı hiç sevmedim ben. Evet, sen mutluydun, çünkü sürekli olduğunu sanıyordun yeryüzünde mutluluğun. Artık gökyüzü başka, yeryüzü başka. Bir uçurumun derinliğinden dökülecek gibi, ölümün bulanık, koyu suları.

Ağlardı annem, ne zaman görse çocukların arasına dönmüş gölgesini iyiliğin. Yüksek duvarlar, küçülen pencereler, tedirgin kadınlar; düşünürdü annem, aydınlanırken zaman, doğrulup yatağından bazen, saf bulutların gizemli sularında gezinip, sürgündeymiş ve görünmez bir mabedin kapısını aralarmış gibi aralardı gözlerini, içinde akıp gittiği kederde boğup Tanrı’sını her sabah.

Ne varsa sessizlikti işte, ne varsa kahır.

Dönüp duran ışıltılı sular, hep bir kadın ve bekleyişi bir adamı, uçsuz bucaksız bir ormanda koşar gibi yemyeşil, henüz kurmadığı düşlerini anlatırdı.

Kim bilebilir ki nereden girildiğini kalbine sonsuz rüyanın?

Üçüncü geceydi; biri sustu, biri konuştu. Uyuyanlar uyanmasın diye yakmadık lambayı. Çırpınıp durduk uykusuzlukta.

Hava soğuktu; biri vardı ve biri yoktu. Pencereden baktı; yağan kar, çekilmiş perdeler ve dut ağaçları.

Yine ağlıyor musun?

Terk edilmiş sözler ve duygusunu anlayamadığımız ilkbahar ılıklığı.

Baktığım senin baktığındır, gördüğüm senin gördüğün.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Gölgesiz bir yaşamın şairi | Sevgi Uçar kimdir?

Gölgesiz bir yaşamın şairi | Sevgi Uçar kimdir?