Mehmet Ferah, Ankara’nın Keçiören ilçesinde dünyaya geldi. İlkokul eğitimini burada tamamlayan yazar, ortaokul ve lise yıllarını Rize’nin Pazar ilçesinde geçirdi.
Üniversite eğitimine Ankara’da başladı, ancak yaşam şartları sebebiyle ara vermek zorunda kaldı. Yıllar sonra İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirerek eğitimini tamamladı.
Yazmaya olan ilgisi küçük yaşlarda başladı. Günlük tutarak adım attığı yazı serüvenini tam 40 yıldır kesintisiz sürdürüyor.
Yaşadıklarını ve çevresindeki olayları kaleme alarak yazdığı birçok hikâyesini evindeki sandıkta biriktiren Ferah, bu hikâyeleri zamanla kitap haline getirdi. 2018 yılında yayımlanan Düş Vadisi de, işte uzun yıllar boyunca biriktirdiği bu öykülerden oluşmaktadır.
Yazarın son eseri ise 2022 yılında yayımlanan Yakup’un Dağı adlı novellasıdır.
Şu anda İstanbul’da yaşayan ve üç çocuk babası olan Ferah, yazmaya ve hatıralar biriktirmeye devam ediyor.
Büyülü Hikâyeler kitabı: ‘Düş Vadisi’
Mehmet Ferah’ın 30 yıllık birikimlerinden oluşan Düş Vadisi, 2018 yılında Başka Yerler Yayınları tarafından yayımlandı.
Kitap, hayatın farklı yönlerini ele alan 15 çarpıcı öyküyü içeriyor. Kitapta maden işçilerinin zorlu koşullarından akıl hastalarının yaşamöykülerine, 17 Ağustos depreminin etkilerinden kavuşulamayan aşklara kadar birçok konu ustalıkla işlenmiş.
Kitabın açılış öyküsü olan “Düş”, şiirsel diliyle dikkat çekiyor. Ardından gelen "Maden" öyküsü ise Soma'da hayatını kaybeden madencilerin anısına ithaf edilmiş ve okuyucuyu derinden etkiliyor. Patlama sonrası göçük altında kalan bir madencinin kurtarılmayı beklediği ânı ustalıkla işleyen Ferah, okuyucularına nefes kesen bir gerilim sunuyor.
17 Ağustos depreminde ailesini kaybeden genç bir adamın hikâyesinin anlatıldığı “Deprem” adlı öyküde ise, genç adamın yaşadığı acının derinliğini gözler önüne seren Ferah, bu öyküyle bizlere, televizyon ekranlarından izlenen acıların gerçek hayattan ne kadar da farklı olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
Korku Edebiyatı ve Bilimkurgudan Toplum Eleştirisine
Mehmet Ferah’ın öyküleri sadece toplumsal olaylarla sınırlı kalmıyor. “Topuk” adlı öyküde, farelerle dolu bir evde yaşayan yaşlı bir adam ve oğlunun hikâyesini anlatırken korku edebiyatına da adım atıyor. "Toprak" isimli bilimkurgu öyküsünde ise, insanlığın gelecekte karşılaşabileceği tehlikelere işaret ederek okuyucularını düşünmeye sevk ediyor.
Yazarın diğer öykülerinde ise aşk, yalnızlık ve çaresizlik temaları işleniyor. “Yakup’un Dağı” platonik bir aşkın izlerini taşırken, “Peri Kızının Gözleri” ise tutkulu bir sevdanın hüzünlü hikâyesini anlatıyor.
Buruk bir aşk öyküsü: ‘Yakup’un Dağı'
Yakup'un Dağı novellası, Karadeniz'in dağ köylerinden birinde, seneler evvel yaşanmış, töreye uygun bulunmadığı için köylüler tarafından kabul görmemiş bir sevdanın hüzünlü hikâyesidir.
Karakterlerin hepsinin gerçek yaşamdan ve tanıdık simalar olması, Avni Dede’nin ağzından aktarılan öykünün büyük bir kısmının gerçekten yaşanmış olması, yörenin o dönemdeki sosyolojik durumu da gözler önüne seriyor.
Öyküde yaşanılan; olaylara önyargılarla yaklaşılması, köy halkı tarafından uygun görülmeyene sürü psikolojisi içerisinde topluca tepki gösterilmesi, masum bir sevdaya bile olanak tanınmaması ve de bireylerin hislerinin gözardı edilmesi günümüzün de en büyük sorunlarından biridir aslında.