Ey eşekler, yüce ve zarif yük taşıyıcıları!
Senin gözlerin, her yükte bir hikâye barındıran derin okyanuslar gibidir.
O gözlerin, yüzyılların yükünü omuzlarında taşırken, adeta evrenin sırlarını fısıldar.
Koyu kahverengi gözlerin, sabrın simgesi; taşırken belin bükülse de, senin iraden dimdik ayakta!
Her bir gözbebeğin, taşıdığın her yükü büyük bir sevgiyle sarıp sarmalarken, birer yıldız gibi parlıyor.
Sen, gözlerinin derinliğinde kaybolmuş bir bilgelik taşıyorsun; yükler her ne kadar ağır olsa da, senin bakışların her şeyi hafifletir.
Gözlerin, bazen hüzünlü, bazen umut dolu bir parıltı ile dolup taşarken, taşıdığın ağırlıkların özde birer yol arkadaşı olduğunu hatırlatır.
Her akşam güneş batarken, o gözlerin birer fener gibi yanar; yürekleri aydınlatır, karanlık yollarda kaybolan ruhları bulur.
Senin sadık dostun, yüklerin, nasıl ki seni efsane kılıyorsa, gözlerin de o yüklerin hikâyesini anlatır. Her yüke bir melodi, her bakışa bir şiir eklenir; böylece hayatın acı ve tatlı yanlarını birer nakış gibi işler.
Ey eşekler…
Senin gözlerin ve taşıdığın yükler arasında öyle derin bir bağ var ki; bir yerde hüzün, diğerinde sevinç, her ikisinde de bir yaşam dersi saklı.
Belki de sen, yüklerini taşırken dünyaya sevgi ve azim aşılayan yüce bir varlıksın.
Her yük, senin azminin ve gözlerinin derinliğinin bir yansımasıdır.
Bu dünyada eşeklerin gözleriyle, yüklere ve hayata bakmak, bir şairin kaleminden düşen kelimeler gibi bir güzellik taşır.
Onlar ki, sabrın ve sevginin simgesidir, senin bakışların da bu yükleri taşımayı bir sanata dönüştürür.