Sevgi Uçar, Van-Erciş doğumlu... İki yaşındayken ailesi İstanbul’a geldi.
İlk ve ortaöğretimini tamamladıktan sonra medrese eğitimine başladı. Açıköğretim lisesine devam ederken, dört yıl boyunca medresede kalarak Osmanlıca ve Arapça dersleri aldı.
Medrese yıllarında ailesinden ve dostlarından uzak kalmanın getirdiği üzüntü, şairin iç dünyasını kaleme almasına vesile oldu.
Medredeseden icazetini aldıktan sonra öğretmenlik yapmayı düşünmeyen Uçar, farklı işlerle ilgilendi; bu süreçte çocuk gelişimi alanına yöneldi.
Ailesinden iki yıl daha uzakta kalarak özel bir okulda sınıf öğretmenliği yaptı. Fakat öğretmenlik kariyerini yarıda bırakarak güzellik sektörüne geçiş yaptı ve bu alanda çeşitli eğitimler alarak yöneticilik pozisyonuna kadar yükseldi.
Yazmaktan ve okumaktan hiç vazgeçmeyen şairin ilk kitabı ‘Ateşten Şâyeste’, Temmuz 2024 yılında kitaplaştı.
İlk Şiir Kitabı: 'Ateşten Şâyeste'
Sevgi Uçar’ın duygusal bir üslupla kaleme aldığı ilk şiir kitabı okurlarıyla buluştu.
‘Ateşten Şâyeste’ adlı eserinde varoluşun derinliklerine inerek büyük bir serüvene kapı aralayan şairin kitabı, Başka Yerler Yayınları markasıyla yayımlandı.
Çeyrek asırdır çağımızın şiir anlayışını şekillendiren “parçalı yapısı”ndan farklı olarak Uçar’ın şiirleri, bireyin kendisine ve evrene yabancılaşması üzerine odaklanıyor.
Şiirlerinde bitmek bilmeyen bir yalnızlık ve dinmek bilmeyen bir boşluk hissi öne çıkarken, bunun ipuçlarını bize, yine şiir isimleri veriyor. "Göğün Boşluğu", "Kayıp Akıl", "Gölgesiz Uyku", “Yarım/Tam”.
Çağımızın görüntüye dayalı gerçeklik algısını reddeden ve ona uzak konumlanan bir şiir dilini tercih eden Uçar'ın şiirlerinde yer alan mısralar, onu hem içinde bulunduğu yaşamda gitgide yalnızlaştırıyor, hem de özel ve ayrıcalıklı bir alana taşıyor.
Geçtiğimiz günlerde yayımlanan ‘Ateşten Şâyeste’ şiirseverler arasında büyük ilgi uyandırırken, şairin okurlarıyla kurduğu ilişki ise kitabının sonuna düştüğü notta anlam buluyor: “Diğer kitapta iyileşmek dileğiyle…”
Göğün Boşluğu
Yürü yürü bitmiyor yüzyılların dağı
Parça parça var oluyoruz köşe başlarında
Yıldızlar vakitlerimizi çalıyor dünyadan
Bize kalan sokak gürültüleri mi?
Geç şehrin kapılarından, mevsimler utansın
Daha cahil dünyada çırılçıplak kalırız belki
Zapt edeceğiz uğultulu ölüleri
Belki de düşeceğiz göğün boşluğuna, gölgesiz.
Eskiye geldiğimizde hızlanırız zamana
Işıklar sönük türkülerden, küçülüyoruz
Çoğalıp çoğalıp sayamadığımız bir yaşam
Uykulardan çınlayan bir ben miyim?
İrkiliyoruz gökyüzünün seslerinden, çılgınca
Sessiz, masmavi bir gök ve üstelik elemsiz
Âlem uykudayken şarkılarını çal Şurimşine
Sesini duyan bir benim.