Bir sabah, kasabanın en popüler ayakkabıcısı Ahmet, dükkânında ilk kez gördüğü ve hiç giymediği bir çift eski ayakkabı buldu. Bunlar, yüzyıllar öncesinden kalma, “son moda” olarak lanse edilen ve asla satılmayan muhteşem ayakkabılardı.
Ahmet, birdenbire bu ayakkabıların sıradan bir çift olmadığını fark etti; çünkü ayakkabılar yürümeye başlamıştı! Ayakkabılar, dükkândan dışarı fırladı ve kasabanın meydanına doğru koşmaya başladı.
Ahmet, ne yapacağını bilemeden peşlerinden koşmaya başladı. Neyse ki, kasabanın temizlikçisi Hasan da oradaydı. Hasan, yere düşen bir avuç patatesi toplarken, ayakkabılarla karşılaşınca çok şaşırdı.
“Bu ayakkabılar ne yapıyor?” diye sordu Hasan, elindeki patateslerle.
Ahmet de, “Onlar benden kaçıyor! Belki de kendi hayatlarını yaşıyorlar!” diye yanıtladı.
Ayakkabılar, patateslerin yanından geçerken durdu ve bir anda patatesler havaya fırladı. Patatesler, “Bizi de al, biz de yürümek istiyoruz!” diye bağırmaya başladı.
Hasan ve Ahmet birbirlerine baktı, ne yapacaklarını düşünmeye başladılar. Sonunda, Ahmet bir fikri olduğunu söyledi:
“Bütün kasabaya haber verelim, bir dans partisi düzenleyelim! Patatesler ve ayakkabılar burada dans etsin!”
Az sonra kasaba halkı toplanmış ve herkes ayakkabıların peşinden koşarak meydanda dans etmeye başlamıştı.
Ayakkabılar ve patatesler, kasabanın ortasında muhteşem bir gösteri yaparak, herkesin eğlenmesini sağladı. O gün kasabanın en büyük festivali kutlandı ve “Kayıp Patatesler Festivali” adını aldı.
Ve tabii ki, Ahmet’in ayakkabıları asla geri dönmedi, çünkü onlar artık kendi dans partilerini düzenliyorlardı.